728 x 90

BAYRAMLAR İYİLİĞİN ŞAHİKASI OLSUN

img
Dünya hayatı, ancak iyiliğin yeryüzüne egemen olmasıyla değer ve anlam kazanacaktır. Bu sebeple dinimiz İslam’ın en temel hedeflerinden birisi, yeryüzünde iyiliği, güzelliği ve güzel ahlakı yaymak; kötülüğü ve çirkinliği de ortadan kaldırmaktır. Müslümanların görevi ise bu hedefleri gerçekleştirmek ve yaşanabilir bir dünya inşa etmek için seferberlik ruhuyla çalışmaktır.

Huzur ve sevince meftun gönüllerin kutlu bir misafir gibi özlemle beklediği zamanlardır bayramlar. Rahmet, merhamet ve muhabbet yüklü iklimiyle geldiğinde; birlik, beraberlik, paylaşma ve dayanışma duygularıyla hayat iyiliğe dönüşür. Fıtratıyla kucaklaşır insan. Ortak inanç, tarih, medeniyet ekseninde kalpler iyilik üzere kenetlenir ve kardeşlik duyguları samimiyetin en güçlü halkasıyla perçinlenir. Başkalarının huzuruyla huzur bulan, onların sevincinden neşe duyan yüce bir ahlakın varlığı fark edilir dünyanın her yerinden. Bayramlar, mümin yüreklerde iyilik yapma arzusunun zirveye ulaştığı ve iyilik ahlakının bir meltem esintisiyle dalga dalga yeryüzünü kuşattığı eşsiz zamanlardır.

Hayatı güzelleştiren en nadide duyguyu “iyilik” kelimesi yüklenmiştir. Ve böylece o, mahzun yüreklere sürur, bitkin dimağlara umut, yaralı gönüllere şifa taşır. İyilik yapmanın, iyiliğe vesile olmanın, iyilik kervanına katılmanın heyecanı, vicdanları kocaman bir iyilik deryasına dönüştürür.

Dünya hayatı, ancak iyiliğin yeryüzüne egemen olmasıyla değer ve anlam kazanacaktır. Bu sebeple dinimiz İslam’ın en temel hedeflerinden birisi, yeryüzünde iyiliği, güzelliği ve güzel ahlakı yaymak; kötülüğü ve çirkinliği de ortadan kaldırmaktır. Müslümanların görevi ise bu hedefleri gerçekleştirmek ve yaşanabilir bir dünya inşa etmek için seferberlik ruhuyla çalışmaktır.

İyilik, bir fedakârlıktır. Allah’ın lütfuyla ihsan ettiği nimetleri, ihsan şuuruyla infak etmektir. Emek, gayret ve diğerkâmlık ister. İyilik, Allah’ın rızasını kazanma arzusuyla yardımlaşmak, dayanışmak, paylaşmak; mazluma, muhtaca, yetime, yoksula kol kanat germek; kimsesize kimse olmaktır. İman ve heyecan ister. Yüce bir ahlakın mensubu olmayı gerektirir.

İyilik, sadece maddi imkânlarla da sınırlı değildir. Bazen içten bir tebessüm, samimi bir duadır iyilik. Bazen bir hüznün, bir acının paylaşılması yahut bir sevince ortak olmaktır.

İyilik, eşyayı emanet bilmektir. Herkes adına, can, akıl, mal, nesil ve inanç muhafazası için gayret etmektir.

İyilik, bizim medeniyetimizin en bariz vasfıdır. Medeniyetimizin kaynağı olan ve bize iyiliği emreden dinimiz, iyilik ahlakının zirvesi olan isar ve diğerkâmlığı telkin etmektedir. Bu medeniyetin mensupları, kendisi muhtaç olsa da büyük bir isar bilinciyle başkalarını kendisine tercih etmeyi bir erdem ve şeref addetmekte; iyilik yaparken herhangi bir dünyevî beklenti içinde olmayı da zül kabul etmektedir. Zira içine zerre kadar beklenti ve gösteriş duygusu karışan davranış veya söz, “isar” olmak bir yana iyilik olma vasfını dahi kaybedecektir.

Müminler açısından iyilik, hayata sonradan dâhil olan bir sıfat değil, bilakis hayatın kendisidir. İnsan ve iman söz konusu olduğunda ilk akla gelendir. Dünya hayatı mümin için bir iyilik yolu, ahiret hayatı ise bu yolu istikamet üzere tamamlayanlar için ebedî mükâfat yurdudur. Hiç şüphesiz iyiliğin gerçek mükâfatı, dar-ı bekada Allah tarafından verilecektir. Zira Yüce Rabbimiz “Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa mutlaka karşılığını görecektir.” buyurmaktadır.

İyilik güneş gibidir. Ayrım yapmadan aydınlatır. Irk, renk, coğrafya, statü, inanç vb. tasniflerin olduğu yerde iyiliğin aydınlığını gölgeleyen bulutlar vardır. Tüm varlıkları ve tabiatı kuşatamayan bir duygu, güneş olma imkânını reddederek mum ışığını tercih etmektir. Bunun için iyiliği hayatın kendisi olarak görenler, “iyilik yeryüzünde egemen oluncaya kadar” gayret etmeyi hayatın gayesi bilirler.

Eğer iyilik ötelenir ve ihmal edilirse kötülük kendine zemin bulur. Bu nedenle kötülüklerle mücadelede en etkin ve doğru yöntem, iyilik yapmak ve iyiliğin yaygınlaşması için çalışmaktır. Yüce Kur’an’ın insanlığa öğrettiği “kötülüğü iyilikle savmak” ilkesi kötülükle mücadelenin en etkin yöntemini de beyan etmektedir.

Bugün, küresel sorunlarla kuşatılan insanlık zor süreçlerden geçmektedir. Her şeyden önce, gittikçe derinleşen bir anlam ve değerler krizi, zamanı bunalımlar çağına dönüştürmektedir. İyilik ideali zedelenince insana dair değerler tümüyle yara almakta, kötülüğün karanlığı herkesi etkilemektedir. Bu sebeple iyilik ahlakı insanlık adına vazgeçilemez bir sorumluluk haline gelmektedir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de sıkça ifade edilen “salih amel” kavramı da söz konusu mecburiyete işaret ederek iman ve salih amel bütünlüğünü, kurtuluşun yolu olarak göstermektedir.

Bu bağlamda yeryüzünde hakkın, adaletin, merhametin, muhabbetin teminatı olmak, herkesten önce müminlere düşmektedir. Bizler, iyiliği arayan, iyilikten uzak kalan ve iyiliğe muhtaç herkese ulaşmak, her birine iyilik götürmek gibi büyük bir sorumluluk taşımaktayız. Amacımız, dünyayı değiştirecek en büyük gücün iyilik olduğunu bütün dünyaya göstermektir. Gayemiz iyilik, hayır ve marufun güzelliğiyle; kötülüğün, münkerin çirkinliğini kapatmaktır. Hayrın faydasıyla şerrin zararını def etmektir.

Bir iyilik medeniyeti kuran dinimiz, her iyiliği sadaka olarak saymış ve herkesin yapabileceği türden iyilikler olduğunu bildirmiştir. Ne var ki her şeyin maddeyle ölçüldüğü günümüzde yalnız somut nitelikteki maddi hayırlar, iyilik ve cömertlik zannedilmektedir. Oysa maddi durumu yerinde olan insanlar bile iyiliğe muhtaçtır. İyilik kimi zaman tatlı bir söz, kimi zaman güler yüz, kimi zaman da güzel bir davranışla gönül kazanmaktır. Sevgili Peygamberimiz de bu hususta insanların en hayırlısının kendisinden iyilik umulan, kötülük etmesinden korkulmayan, dost ve komşularına hayrı dokunan kişi olduğunu buyurmaktadır.

İyiliğin sınırı olmaz; sayısı, hesabı tutulmaz. İyilik, kişinin kendisine, Rabbine, dinine, bütün insanlara, mahlûkata ve bütün eşyaya yapılır. Nitekim Resul-i Ekrem (s.a.s.), “iyilik için yaşama”yı bir varoluş sebebi saymıştır. Onun şu duası tam da bunu teyit etmektedir: “Allah’ım! Yaşamayı benim için her türlü iyiliği artırma vesilesi yap. Ölümü de benim için her türlü kötülükten kurtuluş sebebi yap!” (Müslim, Zikir, 75.)

Şimdi iyiliğin zirveye ulaştığı zamanlardan biri olan Kurban Bayramı’nın içerisindeyiz. Allah’a teslimiyetin sembolü, O’na itaat ve sadakatin en somut tezahürü olan kurban, bizleri Rabbimize yakınlaştıracak ve iyiliğe ulaştıracak müstesna bir ibadettir.

Hiç şüphesiz bayramlar, iyiliğin gücüyle bütün insanlar için sevinç günü olduğunda ve sevinçler hep beraber yaşandığında gerçek anlamını bulacaktır. O zaman hüzünler azalacak ve gönüller sürur içinde muhabbetle dolacaktır.

Makaleler

Yazarlar