OSMANLI DÖNEMİNDE SARAYLARDA BAYRAM KUTLAMALARI
Makale
26.03.2025
Prof. Dr. Ali AVCU
127 görüntülenme

Osmanlı Devleti’nde erken dönemlerden itibaren dinî bayram kutlama merasimleri düzenlenmiştir. Dinî bayramlar, devletin güç ve ihtişamını göstermek ve halkla bütünleşmek için büyük bir fırsat olarak görülmüştür. Önceleri belli gelenek ve görenekler çerçevesinde düzenlenen merasimler, Fatih Sultan Mehmet döneminde çıkarılan kanunnameyle bazı kural ve esaslara bağlanmıştır. Fatih’in çıkarmış olduğu kanunnamede saraydaki bayramlaşmanın usul ve esasları belirlenmiştir. Bayramlaşmaya devlet ricalinden kimlerin katılacağı, padişahın merasimi nerede düzenleyeceği ve bayramlaşma merasimlerinde hangi usullerin takip edileceği açıkça kayıt altına alınmıştır.
Sarayda düzenlenen bayram törenine “muayede/bayramlaşma merasimi” ismi verilmiştir. Bu merasim, bir nevi halkın ve devlet erkânının sultana bağlılığını yenilemesi olarak görüldüğü için “tecdîd-i biat/biat tazeleme” olarak da adlandırılmıştır.
Arefe Divanı
Osmanlı Sarayı’ndaki arefe divanı ve bayram merasimleri Bâbüssaâde’de yapılırdı. Bâbussaâde, Topkapı Sarayı’nda birun ile enderunun birleştiği yerde bulunması ve en önemli merasimlerin yapıldığı mekân olması dolayısıyla büyük bir önem taşımaktaydı.
Osmanlı padişahları saray halkının ve devlet ricalinin bayram tebriklerini Arefe günü kabul ederlerdi. Arefe merasimi adı verilen tören, sarayın Alay Meydanı denilen avlusunda gerçekleştirilirdi. Törene katılacak olanların yerlerini almalarının ardından ikindi namazını müteakip okunan Fatiha suresi ile merasim başlardı. Bir müddet devam eden mehter dinletisinin ardından dua okunur ve Fatiha okunmasıyla merasim sona ererdi.
Alay Meydanı’nda arefe merasimi devam ederken enderun kısmındaki diğer avluda ise arefe divanı gerçekleştirilirdi. Padişah, Has Oda Kasrının önüne divan için konulmuş olan arefe tahtına oturarak birun mensuplarıyla bayramlaşırdı. Daha sonra Ağalar Camii’nde Kur’an dinleyip yine avluya gelir ve bu defa ocak ağaları ile tersane ricalinin tebriklerini kabul eder, duacı çavuşun duasıyla merasim sonlandırılırdı. Şayet padişah herhangi bir rahatsızlığından dolayı divana katılamazsa arefe tahtının üzerine konulmuş padişah sarığına karşı divan kurulup merasim yapılırdı.
Bayram Gecesi Yaşananlar ve Muayede-i Hümâyun
Arefe günü akşamı, hilalin görülmesiyle Sarayburnu’ndan Marmara Denizi ve Galata taraflarına doğru iki noktadan üçer defa top atılmak suretiyle bayramın başladığı ilan edilir; bayram günü de sabah namazından sonra sarayın kapılarından ve İstanbul’un çeşitli mevkilerinden top atışları yapılırdı.
Bayram gecesi, gece yarısından itibaren Bâb-ı Hümâyun açılır ve merasime iştirak etmek için gelen devlet ricali yerlerini alırdı. Bayram gecesi, önce şeyhülislam sonra sadrazam daha sonra diğer misafirler saraydaki yerlerini alırlardı.
Bayram sabahı hazinedarbaşı, iç hazinede bulunan ve cülus merasimlerinde de kullanılan altın işlemeli tahtı parçalar hâlinde dışarı çıkartıp Bâbüssaâde’nin sağ tarafına kurdururdu. Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu dönemlerde kullanılan bayram tahtları pahalı ve değerli süslemelerden oluşmaktaydı. Ancak devletin çöküşe geçtiği dönemlerde daha basit ve sade taht kullanımına geçilmiştir.
Osmanlı padişahları bayramın birinci günü sabah namazını bazen hırka-i şerif dairesinde bazen de saray mescidinde eda ederlerdi. Daha sonra has odaya gelirler, vazife memurları padişahın bayramlaşmaya uygun şekilde giyinmesini ve hazırlanmasını sağlardı. Burada padişah, yakın hizmetinde bulunanlarla bayramlaşırdı. Enderun ağalarının yer aldığı bu bayramlaşmaya Muâyede-i Havass/Özel Bayramlaşma adı verilirdi.
Padişah, has odada gerçekleşen özel bayramlaşmanın ardından Bâbussaâde önünde gerçekleştirilecek olan Muâyede-i Umûm/Genel Bayramlaşmaya geçerdi. Genel bayramlaşma için Bâbussaâde önüne çıkan padişah, bayramlaşmak için kurulmuş olan tahtına otururdu. Merasim tertibatı alındıktan sonra bütün saray mensupları padişahla bayramlaşırlardı. Saraydaki genel bayramlaşmaya idari işlerle meşgul olan devlet erkânıyla başlanır, sonra kadılar ve müderrisler gibi ilmiye sınıfıyla bayramlaşma devam eder, ardından asker sınıfına dâhil olan beyler, ağalar ve ocaklar padişaha bayram tebriğinde bulunurlardı. En son bayramlaşma merasiminin düzenlenmesinden sorumlu olan görevliler padişahın bayramını tebrik eder ve bayramlaşma sona ererdi.
Bayram Alayı
Osmanlı Sarayı’ndaki bayram kutlamalarının en önemli parçalarından birisi de Bayram Alayı’dır. Bayram Alayı, padişahın liderliğinde devletin idari görevlileri ile ilmiye ve askeriye sınıflarının ve sarayda padişahın işlerini gören yakın çevresinin eşlik ettiği bayram namazına gidiş ve dönüş törenine verilen addır.
Bayram Alayı’nda padişahın arabasını çekecek olan at ve arabası tören için özel olarak hazırlanırdı. Geçit töreninde yer alacak olan bütün devlet erkânının görev tanımları ve yerleri önceden belirlenirdi. Alayda, bazı görevliler yaya bazıları da atlı olarak görev almaktaydı. Bayram Alayı’nda görevli olanların giyecekleri kıyafetler mesleklerine göre farklılık arz etmekteydi. Padişahın geçiş güzergâhında güvenlik tedbirlerini almak Yeniçeri askerlerinin göreviydi.
Padişah, bayram namazını kılacağı camiye ulaştığında caminin mütevelli heyeti tarafından karşılanırdı. Padişahı cami girişinden namaz kılacağı mahfile kadar götürmek sadrazamın göreviydi. Bayram namazı bitiminde alay aynı yoldan merasimle saraya döner, sarayın Orta Kapı girişine kadar padişaha refakat eder, padişahın orta kapıdan saraya girmesi ile birlikte merasim sona ererdi.
Padişah’ın saraya dönüşüyle birlikte has odanın sağ tarafındaki sofaya bir taht kurulurdu. Padişah burada, enderun ve haremi hümayundan daha önce bayramlaşmadığı alt rütbelerdeki saray görevlileriyle bayramlaşırdı. Daha sonra kahvaltıya geçilir ve bayram kahvaltısı yapılırdı. Saray mutfağından altın ve gümüş tabaklar içinde hazırlanan bayram helvaları devlet erkânına hediye olarak gönderilirdi.
Kurban Bayramlarında padişah adına dokuz kurban kesilirdi. Hayvanlardan ikisi arefe günü akşamı Topkapı Sarayı’nda kesilip adandığı medreseye gönderilir, kalanlar ise bayramın birinci günü sabahı, padişahın Bayram Alayı’ndan saraya dönüşünde, binek taşı önünde kesilirdi. Kesilen ilk kurbanın böbreği çıkarılarak ızgara yapılır, Padişah dua ederek kurban etinin tadına bakardı. Diğer kurbanlıklar iki gün içerisinde Darüssaade Ağası tarafından kesilerek, sadakalarla birlikte fakirlere dağıtılırdı.
Padişah, bayram sabahı kahvaltı yaptıktan sonra atına binip Yalı Köşküne gider, donanma birliklerinin öncüleriyle bayramlaştıktan sonra şenlikler başlardı. Donanma, deniz kıyısında meşaleler yakarak ortamı aydınlatırdı. Daha önce planlanmış olan eğlenceler başlar, kösler çalınır, şenlikler sabahlara kadar devam ederdi. Hüner sahipleri padişahın önünde marifetlerini sergiler, cirit oyunları, güreşler, ok atışları, esnaf alayları yapılırdı.
Bazı bayramlarda padişahlar, büyük şenlikler tertiplemişlerdir. Bu şenliklerde, şehrin belli bir yerine hükümdar ve devlet erkânı için otağ ve çadırlar kurulur, saray kadınlarının gösterileri izleyebilmeleri için kafesli köşkler inşa edilirdi. Eğlencelerin en ilgi çekici yanı, esnaf gruplarının kendi meslekleriyle ilgili gösteriler yaparak padişahın önünden alay düzeniyle geçmeleriydi. Fırıncılar seyyar fırınlarda ekmek pişirir, cambazlar bin bir çeşit oyunlar sergiler, ciltçiler kitap cildi yapar ve alay sonrası bunları “ıydıyye/bayramlık” adıyla padişaha takdim ederlerdi.
II. Mahmud zamanında, 1826’dan itibaren devlet ve toplum hayatında başlatılan yeniliklerden bayramlaşma merasimleri de nasibini aldı. Padişah öncelikle, bayramlaşma merasiminde yeniçerileri hatırlatan uygulamaları iptal etti. 1826’da bayramın ilk günü öğleden sonra Yalı Köşkü gibi yerlerde yapılan ve bizzat padişahın katıldığı eğlence törenleri kaldırıldı. 1829’da padişahın Osmanlı Rus Harbi’nden ötürü uzun süredir ikamet ettiği Rami Çiftliği’nde yeni usulde icra edilen ilk bayramlaşma yapıldı. Bu merasimin iki önemli yeniliği, hem padişahın hem devlet ricalinin törene yeni kıyafetleriyle katılmaları ve mehterin yerini mızıkai hümayunun almasıydı. Daha önce bayram namazı öncesinde yapılan bayramlaşma merasimleri, 1839’dan itibaren namaz sonrasına kaydırıldı.
Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasına rağmen 1867 yılına kadar bayram tahtı Topkapı Sarayı’nda kurulmaya ve bayramlaşma merasimi burada yapılmaya devam etti. Sultan Abdülaziz 1867 yılında resmî bayramlaşmayı Dolmabahçe Sarayı’ndaki bayramlaşma salonunda gerçekleştirdi ve bu tarihten itibaren yeni bayramlaşma mekânı burası oldu. Bayramlaşmanın mekânı değişse de padişahlar âdet olduğu üzere bayram namazı için yine Topkapı Sarayı’ndan alayla çıkıp Sultanahmet veya Ayasofya’ya gitmeye devam ettiler.
Osmanlı Devleti dinî bayramlara büyük bir önem vermiş ve ihtişamlı merasimlerle bu günleri kutlamıştır. Devletin bu özenli tutumu gerek devlet erkânına gerekse vatandaşlara bir takım mesajlar vermekteydi. Saraydaki bayram kutlamaları, Padişahın saray çalışanları ve devlet erkânıyla kaynaşmasına; aynı zamanda Padişaha olan bağlılığın tazelenmesine vesile olmaktaydı. Düzenlenen bayram alaylarına eksiksiz katılan devlet erkânı, devletin gücünün ve ihtişamının bayram vesilesiyle halka gösterilmesinde önemli bir rol oynamaktaydı. Öte yandan bizzat padişahın öncülük ettiği bayram kutlamaları ve dağıtılan bahşişler, devletin halkla bütünleşmesini resmediyordu. Devletin dinî bayramlara katılım gösterme konusundaki duyarlılığı, devletle toplum arasındaki inanç birliği ve bütünlüğüne işaret ediyordu. Devlet, dinî bayramlar vesilesiyle, idarecileri ve halkıyla birlik ve beraberlik içerisinde olduğu mesajını iletiyordu.
Önceleri belli gelenek ve görenekler çerçevesinde düzenlenen merasimler, Fatih Sultan Mehmet döneminde çıkarılan kanunnameyle bazı kural ve esaslara bağlanmıştır. Fatih’in çıkarmış olduğu kanunnamede saraydaki bayramlaşmanın usul ve esasları belirlenmiştir. Bayramlaşmaya devlet ricalinden kimlerin katılacağı, padişahın merasimi nerede düzenleyeceği ve bayramlaşma merasimlerinde hangi usullerin takip edileceği açıkça kayıt altına alınmıştır.
Sarayda düzenlenen bayram törenine “muayede/bayramlaşma merasimi” ismi verilmiştir. Bu merasim, bir nevi halkın ve devlet erkânının sultana bağlılığını yenilemesi olarak görüldüğü için “tecdîd-i biat/biat tazeleme” olarak da adlandırılmıştır.
Arefe Divanı
Osmanlı Sarayı’ndaki arefe divanı ve bayram merasimleri Bâbüssaâde’de yapılırdı. Bâbussaâde, Topkapı Sarayı’nda birun ile enderunun birleştiği yerde bulunması ve en önemli merasimlerin yapıldığı mekân olması dolayısıyla büyük bir önem taşımaktaydı.
Osmanlı padişahları saray halkının ve devlet ricalinin bayram tebriklerini Arefe günü kabul ederlerdi. Arefe merasimi adı verilen tören, sarayın Alay Meydanı denilen avlusunda gerçekleştirilirdi. Törene katılacak olanların yerlerini almalarının ardından ikindi namazını müteakip okunan Fatiha suresi ile merasim başlardı. Bir müddet devam eden mehter dinletisinin ardından dua okunur ve Fatiha okunmasıyla merasim sona ererdi.
Alay Meydanı’nda arefe merasimi devam ederken enderun kısmındaki diğer avluda ise arefe divanı gerçekleştirilirdi. Padişah, Has Oda Kasrının önüne divan için konulmuş olan arefe tahtına oturarak birun mensuplarıyla bayramlaşırdı. Daha sonra Ağalar Camii’nde Kur’an dinleyip yine avluya gelir ve bu defa ocak ağaları ile tersane ricalinin tebriklerini kabul eder, duacı çavuşun duasıyla merasim sonlandırılırdı. Şayet padişah herhangi bir rahatsızlığından dolayı divana katılamazsa arefe tahtının üzerine konulmuş padişah sarığına karşı divan kurulup merasim yapılırdı.
Bayram Gecesi Yaşananlar ve Muayede-i Hümâyun
Arefe günü akşamı, hilalin görülmesiyle Sarayburnu’ndan Marmara Denizi ve Galata taraflarına doğru iki noktadan üçer defa top atılmak suretiyle bayramın başladığı ilan edilir; bayram günü de sabah namazından sonra sarayın kapılarından ve İstanbul’un çeşitli mevkilerinden top atışları yapılırdı.
Bayram gecesi, gece yarısından itibaren Bâb-ı Hümâyun açılır ve merasime iştirak etmek için gelen devlet ricali yerlerini alırdı. Bayram gecesi, önce şeyhülislam sonra sadrazam daha sonra diğer misafirler saraydaki yerlerini alırlardı.
Bayram sabahı hazinedarbaşı, iç hazinede bulunan ve cülus merasimlerinde de kullanılan altın işlemeli tahtı parçalar hâlinde dışarı çıkartıp Bâbüssaâde’nin sağ tarafına kurdururdu. Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu dönemlerde kullanılan bayram tahtları pahalı ve değerli süslemelerden oluşmaktaydı. Ancak devletin çöküşe geçtiği dönemlerde daha basit ve sade taht kullanımına geçilmiştir.
Osmanlı padişahları bayramın birinci günü sabah namazını bazen hırka-i şerif dairesinde bazen de saray mescidinde eda ederlerdi. Daha sonra has odaya gelirler, vazife memurları padişahın bayramlaşmaya uygun şekilde giyinmesini ve hazırlanmasını sağlardı. Burada padişah, yakın hizmetinde bulunanlarla bayramlaşırdı. Enderun ağalarının yer aldığı bu bayramlaşmaya Muâyede-i Havass/Özel Bayramlaşma adı verilirdi.
Padişah, has odada gerçekleşen özel bayramlaşmanın ardından Bâbussaâde önünde gerçekleştirilecek olan Muâyede-i Umûm/Genel Bayramlaşmaya geçerdi. Genel bayramlaşma için Bâbussaâde önüne çıkan padişah, bayramlaşmak için kurulmuş olan tahtına otururdu. Merasim tertibatı alındıktan sonra bütün saray mensupları padişahla bayramlaşırlardı. Saraydaki genel bayramlaşmaya idari işlerle meşgul olan devlet erkânıyla başlanır, sonra kadılar ve müderrisler gibi ilmiye sınıfıyla bayramlaşma devam eder, ardından asker sınıfına dâhil olan beyler, ağalar ve ocaklar padişaha bayram tebriğinde bulunurlardı. En son bayramlaşma merasiminin düzenlenmesinden sorumlu olan görevliler padişahın bayramını tebrik eder ve bayramlaşma sona ererdi.
Bayram Alayı
Osmanlı Sarayı’ndaki bayram kutlamalarının en önemli parçalarından birisi de Bayram Alayı’dır. Bayram Alayı, padişahın liderliğinde devletin idari görevlileri ile ilmiye ve askeriye sınıflarının ve sarayda padişahın işlerini gören yakın çevresinin eşlik ettiği bayram namazına gidiş ve dönüş törenine verilen addır.
Bayram Alayı’nda padişahın arabasını çekecek olan at ve arabası tören için özel olarak hazırlanırdı. Geçit töreninde yer alacak olan bütün devlet erkânının görev tanımları ve yerleri önceden belirlenirdi. Alayda, bazı görevliler yaya bazıları da atlı olarak görev almaktaydı. Bayram Alayı’nda görevli olanların giyecekleri kıyafetler mesleklerine göre farklılık arz etmekteydi. Padişahın geçiş güzergâhında güvenlik tedbirlerini almak Yeniçeri askerlerinin göreviydi.
Padişah, bayram namazını kılacağı camiye ulaştığında caminin mütevelli heyeti tarafından karşılanırdı. Padişahı cami girişinden namaz kılacağı mahfile kadar götürmek sadrazamın göreviydi. Bayram namazı bitiminde alay aynı yoldan merasimle saraya döner, sarayın Orta Kapı girişine kadar padişaha refakat eder, padişahın orta kapıdan saraya girmesi ile birlikte merasim sona ererdi.
Padişah’ın saraya dönüşüyle birlikte has odanın sağ tarafındaki sofaya bir taht kurulurdu. Padişah burada, enderun ve haremi hümayundan daha önce bayramlaşmadığı alt rütbelerdeki saray görevlileriyle bayramlaşırdı. Daha sonra kahvaltıya geçilir ve bayram kahvaltısı yapılırdı. Saray mutfağından altın ve gümüş tabaklar içinde hazırlanan bayram helvaları devlet erkânına hediye olarak gönderilirdi.
Kurban Bayramlarında padişah adına dokuz kurban kesilirdi. Hayvanlardan ikisi arefe günü akşamı Topkapı Sarayı’nda kesilip adandığı medreseye gönderilir, kalanlar ise bayramın birinci günü sabahı, padişahın Bayram Alayı’ndan saraya dönüşünde, binek taşı önünde kesilirdi. Kesilen ilk kurbanın böbreği çıkarılarak ızgara yapılır, Padişah dua ederek kurban etinin tadına bakardı. Diğer kurbanlıklar iki gün içerisinde Darüssaade Ağası tarafından kesilerek, sadakalarla birlikte fakirlere dağıtılırdı.
Padişah, bayram sabahı kahvaltı yaptıktan sonra atına binip Yalı Köşküne gider, donanma birliklerinin öncüleriyle bayramlaştıktan sonra şenlikler başlardı. Donanma, deniz kıyısında meşaleler yakarak ortamı aydınlatırdı. Daha önce planlanmış olan eğlenceler başlar, kösler çalınır, şenlikler sabahlara kadar devam ederdi. Hüner sahipleri padişahın önünde marifetlerini sergiler, cirit oyunları, güreşler, ok atışları, esnaf alayları yapılırdı.
Bazı bayramlarda padişahlar, büyük şenlikler tertiplemişlerdir. Bu şenliklerde, şehrin belli bir yerine hükümdar ve devlet erkânı için otağ ve çadırlar kurulur, saray kadınlarının gösterileri izleyebilmeleri için kafesli köşkler inşa edilirdi. Eğlencelerin en ilgi çekici yanı, esnaf gruplarının kendi meslekleriyle ilgili gösteriler yaparak padişahın önünden alay düzeniyle geçmeleriydi. Fırıncılar seyyar fırınlarda ekmek pişirir, cambazlar bin bir çeşit oyunlar sergiler, ciltçiler kitap cildi yapar ve alay sonrası bunları “ıydıyye/bayramlık” adıyla padişaha takdim ederlerdi.
II. Mahmud zamanında, 1826’dan itibaren devlet ve toplum hayatında başlatılan yeniliklerden bayramlaşma merasimleri de nasibini aldı. Padişah öncelikle, bayramlaşma merasiminde yeniçerileri hatırlatan uygulamaları iptal etti. 1826’da bayramın ilk günü öğleden sonra Yalı Köşkü gibi yerlerde yapılan ve bizzat padişahın katıldığı eğlence törenleri kaldırıldı. 1829’da padişahın Osmanlı Rus Harbi’nden ötürü uzun süredir ikamet ettiği Rami Çiftliği’nde yeni usulde icra edilen ilk bayramlaşma yapıldı. Bu merasimin iki önemli yeniliği, hem padişahın hem devlet ricalinin törene yeni kıyafetleriyle katılmaları ve mehterin yerini mızıkai hümayunun almasıydı. Daha önce bayram namazı öncesinde yapılan bayramlaşma merasimleri, 1839’dan itibaren namaz sonrasına kaydırıldı.
Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’na taşınmasına rağmen 1867 yılına kadar bayram tahtı Topkapı Sarayı’nda kurulmaya ve bayramlaşma merasimi burada yapılmaya devam etti. Sultan Abdülaziz 1867 yılında resmî bayramlaşmayı Dolmabahçe Sarayı’ndaki bayramlaşma salonunda gerçekleştirdi ve bu tarihten itibaren yeni bayramlaşma mekânı burası oldu. Bayramlaşmanın mekânı değişse de padişahlar âdet olduğu üzere bayram namazı için yine Topkapı Sarayı’ndan alayla çıkıp Sultanahmet veya Ayasofya’ya gitmeye devam ettiler.
Osmanlı Devleti dinî bayramlara büyük bir önem vermiş ve ihtişamlı merasimlerle bu günleri kutlamıştır. Devletin bu özenli tutumu gerek devlet erkânına gerekse vatandaşlara bir takım mesajlar vermekteydi. Saraydaki bayram kutlamaları, Padişahın saray çalışanları ve devlet erkânıyla kaynaşmasına; aynı zamanda Padişaha olan bağlılığın tazelenmesine vesile olmaktaydı. Düzenlenen bayram alaylarına eksiksiz katılan devlet erkânı, devletin gücünün ve ihtişamının bayram vesilesiyle halka gösterilmesinde önemli bir rol oynamaktaydı. Öte yandan bizzat padişahın öncülük ettiği bayram kutlamaları ve dağıtılan bahşişler, devletin halkla bütünleşmesini resmediyordu. Devletin dinî bayramlara katılım gösterme konusundaki duyarlılığı, devletle toplum arasındaki inanç birliği ve bütünlüğüne işaret ediyordu. Devlet, dinî bayramlar vesilesiyle, idarecileri ve halkıyla birlik ve beraberlik içerisinde olduğu mesajını iletiyordu.