03 Temmuz 2025, Perşembe

OSMANLI SARAYINDA KURBAN BAYRAMI: SOFRA VE PAYLAŞMA

Kurban Bayramı yaklaştıkça gönüllerde bir özlem canlanıyor: “Nerede o eski bayramlar?” Bu soru, Osmanlı sarayının görkemli, titizlikle planlanmış ve bereket dolu bayram gelenekleri özelinde çok daha anlamlı bir hâl alıyor. Çünkü Osmanlı’da bayram, dinî bir vecibe olmanın ötesinde ihtişamın, nezaketin ve toplumsal dayanışmanın zirveye ulaştığı özel bir zamandı.

Arife Günü Başlayan Coşku

Osmanlı’da bayram coşkusu arife günü top atışları ile başlardı. Sarayın ikinci avlusunda gerçekleştirilen “Arife Merasimi”, mehter marşlarının eşliğinde bayramın gelişini müjdelerdi. Padişah huzurunda dua edilip saf tutulur, Enderun’daki Arife Divanı’nda devlet erkânının tebrikleri kabul edilirdi. Bu, yalnızca bir gelenek değil, aynı zamanda Osmanlı’nın disiplin ve görkem anlayışının da bir göstergesiydi.

Bayram Sabahı:
Hırka-i Saadet’te Namaz ve Alay

Bayram sabahı padişah, Hırka-i Saadet Dairesi’nde sabah namazını kılar, ardından Revan Kasrı’nda saltanat elbisesini giyerdi. Sonrasında görkemli bayram alayı başlardı. Ayasofya veya Sultan Ahmet Camii’ne doğru ilerleyen bu alay, Osmanlı kudret ve zarafetinin âdeta yaşayan bir resmi gibiydi. Altın ve mücevherle donatılmış atlar, zarif kaftanlar içinde devlet erkânı ve katılımı bakışları bu anı eşsiz kılardı.

Kurbanın Bereketi:
Paylaşmanın Altın Anahtarı

Kurban kesimi, bayramın ruhuydu. Padişah için özel yetiştirilen “Saya Koçları”, sabah erkenden saraya getirilir ve padişah tarafından seçilen koç bizzat kesilirdi. Kesilen kurbanlar yalnızca saray için değil, medreseler, dul ve yetimler, bekçiler ve tulumbacılar için de bereket kaynağıydı. Dayanışma ve paylaşma bayramın vazgeçilmez unsurlarıydı. Özellikle çocuklar ve fakirler için bayram, hem manevi hem de maddi bir neşe kaynağı olurdu.

Bayramlaşmalar, İkramlar ve Hediyeler

Bayram sadece kurban ve namazla sınırlı kalmazdı. Saray içi tebrikler büyük bir düzen içinde gerçekleşirdi. Sadrazamdan kapı oğlanına kadar herkes padişahın huzuruna çıkardı. Subay ve memurlara ikramiyeler, zaptiyelere yeni fes ve püskül dağıtılırdı. Hatta mahkûmlar affedilir, esnafın borç defterleri silinir, kimse mağdur edilmezdi. Osmanlı bayramı, affın ve adaletin en güzel yüzünü gösterirdi.

Bayram Sofraları:
Osmanlı Mutfağının Ziyafeti

Osmanlı’da bayram sofralarının hazırlığı günler öncesinden başlardı. Saray mutfağı yoğun bir çalışmaya girerdi. Kavun dolması, badem çorbası, badem helvası, yufka bohçasında beğendili kuzu inciği gibi seçkin yemekler hazırlanırdı. Baklava ve börekler özel tepsilere konur, şuruplar ve hoşaflar soğutulurdu.

Bayram sabahı sofraları ise sade ve zengindi. Peynir, zeytin, bal, taze ekmekle birlikte sofranın başköşesinde taze kurban etiyle yapılan kavurma yer alırdı. Kavurma, tereyağında pişirilir ve yanında tereyağlı sade pilav ile sunulurdu. Sofranın diğer gözdeleri ise irmik ve badem helvalarıydı. Bu helvalar bohçalara konularak devlet erkânına ve halkın ileri gelenlerine hediye edilirdi. Osmanlı bayram sofrası, hem göze hem mideye hitap eden bir zarafetin yansımasıydı.

Bayram günlerinde konaklarda ve halk evlerinde de sofralar donatılırdı. Annelerimizin mutfağından gelen sarmalar, özenle pişirilen çorbalar ve tatlılar misafirler için hazırlanırdı. Zeytinyağlı dolmalar, kuzu etinden yahni ve güllaç gibi tatlılar, bayram sofralarının olmazsa olmazlarıydı.

Kurban Kavurması Tarifi:

1 kg kuşbaşı doğranmış kurban eti

2 yemek kaşığı tereyağı

Tuz

Eti kısık ateşte suyunu çekene kadar kavurun. Tereyağını ekleyip tuzla lezzetlendirin. Yanında tereyağlı pilav ile sıcak sıcak servis edin.

Osmanlı Usulü İç Pilav Tarifi:

2 su bardağı pirinç (tereyağında kavrulmuş)

3 su bardağı et suyu

1 çay bardağı dolmalık fıstık

1 çay bardağı kuş üzümü

2 yemek kaşığı tereyağı

1 tatlı kaşığı tarçın

Yarım tatlı kaşığı karabiber

Tuz

Dolmalık fıstıkları tereyağında pembeleştirin. Pirinci ekleyip kavurun. Kuş üzümü, baharatlar ve et suyunu ekleyip kısık ateşte pişirin. Demlendikten sonra kavurma ile birlikte servis edin. Bu pilav, Osmanlı sofralarının vazgeçilmez lezzetlerinden biridir.

Sadeleşen Bayramlar

Zamanla, özellikle Sultan II. Abdülhamid döneminde bayram törenleri sadeleşti. Ancak Dolmabahçe ve Yıldız saraylarında devam eden kutlamalar Osmanlının bayramlara verdiği önemi ve zarafeti göstermeye devam etti.

Günümüzde Bayramlar ve Hediyeleşmenin Yeniden Hatırlanması

Günümüzde bayramlar belki eskisi kadar ihtişamlı kutlanmıyor, fakat hâlâ birlik ve beraberliğin en güzel zamanları olarak yaşanıyor. Aileler bayram sabahı bayram namazına gidiyor, ardından büyükler ziyaret edilip eller öpülüyor. Sofralar yine donatılıyor; annelerimizin hazırladığı sarmalar, börekler ve tatlılar ikram ediliyor.

Eski bayramların bir geleneği olan hediyeleşme artık neredeyse unutuldu. Oysa hediyeleşmek, sadece maddi değil, manevi bir yakınlık vesilesidir. Osmanlı döneminde verilen küçük hediyeler, tebessüm ettiren ikramlar ve zarif bohçalar, bayramın ruhunu tamamlayan önemli detaylardı.

Bugün bu güzel geleneği yeniden hatırlamak ve yaşatmak zamanı. Çocuklara küçük dostlara anlamlı hediyeler vermek, sevdiklerimize bayram için zarif sunumlarla hazırlanan tatlılar götürerek bayramı taçlandırmak, bayramların unutulan zarafetini geri getirecektir.

Bayram, sadece sofrada değil, kalpte de paylaşmaktır. Şimdi, geçmişin izinde ama bugünün imkânlarıyla yeniden hediyeleşmenin güzelliğini hatırlama vakti.

Hayırlı bayramlar dileriz...

Ramazan BİNGÖL
Ramazan BİNGÖL

Yazar hakkında bilgi bulunmamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları