Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim. Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını Görüyor varlığının bir yere toplandığını; Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses…
Bayramlar, hem İslam toplumlarında hem de çeşitli kültürlerde önemli bir sosyal olgu olarak karşımıza çıkar. Özellikle İslam dünyasında kutlanan Ramazan ve Kurban Bayramları, dinî vecibelerin yanı sıra aile ve toplumsal bağlarında güçlendiği özel günlerdir. İslam dininde iki büyük bayram vardır: Ramazan ve Kurban Bayramı. Kaynaklarımızda, Ramazan Bayramı’na “îdü’l-fıtr”, Kurban Bayramı’na ise, “îdü’l-edhâ” denilmektedir.
Peygamberimiz Medine’ye hicret buyurduklarında Medinelilerin eğlendikleri iki günleri vardı. Peygamberimiz: “Bu günler ne oluyor?” diye sorduğunda onlar “Biz cahiliyette bu günlerde oynayıp eğlenirdik.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Bunların yerine Allah Teâlâ size daha hayırlı iki gün verdi: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı.” buyurdu.1
Ramazan ve Kurban Bayramları hicretin ikinci yılından itibaren kutlanmaya başlanmıştır. O günden beri kutlanagelen bu iki bayram, Müslüman milletlerin aynı zamanda millî bayramları niteliğini taşır.
Bayramlar, İslam dininde önemli yer tutan ibadetlerin tamamlanmasının ardından kutlanır. Ramazan Bayramı, bir aylık oruç ibadetinin sona ermesiyle, Kurban Bayramı ise hac ibadetinin ve kurban kesiminin ardından kutlanır. Her iki bayram da dinî vecibelerle sınırlı kalmayıp sosyal ve kültürel bir boyuta sahiptir.
Bayramlar, toplumsal dayanışma, yardımlaşma ve kardeşlik duygularının pekiştiği zamanlardır. Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: “Resûlullah (s.a.s.) buyurdular ki:”(Muteber) Oruç, (hep beraber) tuttuğunuz gündekidir. (Muteber) İftar, (hep beraber) ettiğiniz gündekidir. (Muteber) Kurban (hep beraber) kurban kestiğiniz gündekidir.”2 Bu itibarla bayramların toplum hayatındaki en önemli yönlerinden biri de birleştirici rolüdür. Bayram günlerinde toplum şuuru bütünleşir. Toplum fertleri birbirleriyle kaynaşır. Bayramlar, hayatın bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntıları içinde bunalan insanların bir nebze de olsa inşirah buldukları günlerdir. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirindeki şu dizeleri, bizlere bayramların ruhumuzda bıraktığı eşsiz etkiyi veciz olarak anlatmaktadır:
Ulu mâbed! Seni ancak bu sabah anlıyorum;
Ben de bir vârisin olmakla bugün mağrûrum;
Bir zaman hendeseden âbide zannettimdi;
Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi,
Senelerden beri rüyâda görüp özlediğim
Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim.
Dili bir, gönlü bir, îmânî bir insan yığını
Görüyor varlığının bir yere toplandığını;
Büyük Allah`ı anarken bir ağızdan herkes
Nice bin dalgalı Tekbîr oluyor tek bir ses;
Yükselen bir nakaratın büyüyen velvelesi,
Nice tuğlarla karışmış nice bin at yelesi!
Ulu mâbedde karıştım vatanın birliğine.
Çok şükür Allaha, gördüm, bu saatlerde yine
Yaşayanlarla beraber bulunan ervâhı.
Doludur gönlüm ışıklarla bu bayram sabahı.”
Aile Bağlarının Güçlenmesi
Bayramlar, aile fertlerinin bir araya geldiği, birlikte zaman geçirip ilişkilerini güçlendirdiği özel zamanlardır. Özellikle geniş aile yapısının hâlâ önemini koruduğu toplumlarda, bayramlar aile bağlarını pekiştirici bir rol oynar.
Geleneksel olarak, bayramlarda evler temizlenir, en güzel kıyafetler giyilir ve özel yemekler hazırlanır. Bayram namazının ardından yapılan aile ziyaretleri, büyüklerin ellerinin öpülmesi ve dualarının alınması, aile içindeki saygı ve sevgi bağlarını kuvvetlendirir. Beraberce oturulan bayram sofraları, sadece fiziksel doyumu değil, aynı zamanda manevi bir doyumu da simgeler. Sofrada toplanan aile üyeleri, geçmişi yâd eder, hatıralarını paylaşır ve birlikte olmanın huzurunu yaşar. Aile olarak beraberce sofraya oturmamak ya da oturamamak ve bundan aile fertlerinin hiç rahatsız olmaması aslında aile bağlarının zayıfladığının göstergesidir. Çünkü ailenin en çok iletişim hâlinde olduğu zamanlar, sofralarımızdır. Bu birlikteliğin en keyif veren kısmı da anne elinden dua ve muhabbetle çıkmış, tazecik yemek kokusunun bütün evi sardığı; herkesin o kokunun câzibesi ile odalarından çıkıp sofraya neşeyle geldiği, beraberce sohbetler edilerek huzurla yendiği bir kap çorbadır.
Toplumsal Dayanışma ve Yardımlaşma
Bayramlar, toplumsal dayanışmanın en yoğun yaşandığı ve bir nevi yardım seferberliğinin zirve yaptığı günlerdir. Bayram öncesinde ve sırasında yapılan yardım faaliyetleri, Ramazan Bayramı’ında verilen fitre ve zekat, Kurban Bayramı’nda ise kurban etinin paylaşılması ile toplumdaki farklı sosyal ve ekonomik gruplar arasında kurulan köprüler toplumun refah düzeyini artırır. Bu yardımlar, ekonomik sıkıntı çeken bireylerin ve ailelerin bayramı huzur içinde geçirmesine olanak sağlar. Bizlere her konuda rehberlik eden Hz. Peygamber (s.a.s.), yardımlaşmanın ve paylaşmanın nasıl olacağını çok güzel bir örnekle göstermiştir.
Bir kurban kesildiğinde Efendimiz (s.a.s.) ondan geriye ne kaldığını sormuştu. Hazret-i Aişe (r.a.) validemiz:
“- Sadece bir kürek kemiği kaldı.” dedi.
Bunun üzerine Efendimiz (s.a.s.):
“- Desene (ya Aişe), bir kürek kemiği hariç hepsi (yani bütün infak ettiklerimiz) bizim oldu!” buyurdular.3
Bayramlarda yapılan ziyaretler, özellikle yaşlı ve yalnız yaşayan bireyler için büyük bir moral kaynağıdır. Onlara gösterilen ilgi ve alaka, toplumsal bağların kuvvetlenmesini sağladığı gibi, sosyal izolasyonu da azaltır.
Bayramlarda Kültürel ve Sosyal Aktiviteler
Bayramlar, kültürel değerlerin yaşatıldığı ve gelecek nesillere aktarıldığı dönemlerdir. Özellikle çocuklar için bayramlar, unutulmaz anıların biriktiği, kültürel ve dinî değerlerin öğrenildiği özel zamanlardır. Bayram sabahı erken kalkıp en güzel elbiseleri giymek, ailece bayram namazına gitmek, büyüklerin ellerini öpmek gibi gelenekler çocukların hafızasında yer eder ve onların kültürel kimliklerinin oluşmasına katkıda bulunur. Bayramlarda büyükler kadar yetim, öksüz ve kimsesizler de unutulmamalıdır. Onlara yapacağımız ziyaretler ve beraberce yapacağımız aktiviteler bayramlarda onların yüzünü güldürecek, bayramı bayram gibi yaşamalarına vesile olacaktır.
Bir şehit çocuğu olan Beşir B. Akrebe’nin, Hz. Peygamber’le (s.a.s.) yaşadığı hatırası çok güzel bir örnektir. Resulullah (s.a.s.) bayram sabahı mescitten eve dönerken sokakta bayramlıklarını giyinmiş oynayan çocukları görmüştü. Fakat bir tanesinin durumu dikkatini çekmişti kenarda oturmuş, kirli ve eski elbiseler içinde diğerlerini seyrederken aynı zamanda ağlıyordu. Hz. Muhammed (s.a.s.) çevresinde el-Filistini nisbesiyle de anılan çocuğa yaklaşıp;
- “Ağlama güzel çocuk, ne diye ağlıyorsun, sen niçin arkadaşlarına katılmıyorsun?” dedi. Çocuk hüzünlüydü ve o hüzünle şöyle cevap verdi:
- “Ben yetimim, benim babam Uhud Savaşında şehit oldu.” Yetimler yetimi Hz. Muhammed (s.a.s.) için bu kadarı yeterliydi. Çocuğa duygulu gözlerle baktı ve
- “İstemez misin ben baban olayım, Aişe annen olsun, Fatıma da kardeşin?” diyerek onu teselli etmeye çalıştı. Çocuk;
- “Evet isterim” cevabını verdi. Bunun üzerine Hz. Peygamber, yetimin başını okşadı ve ismini sordu. Çocuk “Bahir” deyince Efendimiz,
- “Hayır. Senin ismin Beşir olsun” buyurdu.
Çocuğun elinden tutup evine götürdü. Yedirip içirdi, üstünü başını giydirdi, bir süre sonra sokağa çıkıp diğer çocukların arasına karıştığında Beşir’deki değişikliği gören çocuklar merakla sordular:
- “Sen daha önce ağlayıp duruyordun. Şimdi nasıl oldu da böyle güzel oldun?” Beşir:
- “Açtım doydum, çıplaktım, giyindim, yetimdim Resulullah babam Aişe annem oldu” dedi. Bütün çocuklar gıpta ederek;
- “Ne olaydı, bizim de babalarımız Uhud’da şehit olsaydı da biz de böyle bir babaya kavuşmuş olsaydık.”4
Modern Dünyada Bayramlar ve Değişen Dinamikler
Günümüzde, hızlı kentleşme ve modern yaşamın getirdiği değişiklikler, bayramların kutlanış şeklini de etkilemiştir. Geleneksel bayram kutlamaları, yerini daha bireysel ve tüketim odaklı kutlamalara bırakma eğilimindedir. Neyse ki bu değişim, bayramların aile ve toplumsal bağlar üzerindeki olumlu etkisini tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Ailelerin bir araya gelmesi, akraba ziyaretleri ve yardımlaşma faaliyetleri modern dünyada da önemini korumaktadır.
Teknolojinin gelişmesi, bayramlarda uzakta yaşayan aile bireylerinin ve arkadaşların bir araya gelmesine de olanak tanımaktadır. Video konferanslar, mesajlaşma uygulamaları ve sosyal medya, fiziksel olarak bir araya gelemeyen bireylerin bayramlaşmasını sağlamakta ve gönüllerin alınmasına vesile olmaktadır. Bu, modern dünyanın getirdiği bir avantaj olarak bayramların toplumsal bağları güçlendirme işlevini devam ettirmesine yardımcı etmektedir.
Bayramlar, dinî ve kültürel önemi kadar aile içi ve toplumsal bağların güçlenmesi açısından büyük değer taşımaktadır. Geleneksel bayram kutlamaları, aile bireylerinin bir araya gelmesi, toplumsal dayanışmanın artması ve kültürel değerlerin yaşatılması açısından önemli fırsatlar sunmaktadır. Modern yaşamın getirdiği değişimlere rağmen bayramların bu fonksiyonlarını koruması, toplumsal huzur ve refah için önemlidir. Bayramlar, geçmişten günümüze bireylerin ve toplumların bir araya gelerek sevgi, saygı ve dayanışma duygularını pekiştirdiği, manevi bir atmosferde kutlanan özel günler olarak varlığını sürdürmektedir. Bu ulvi duyguları bizden sonraki nesillere miras bırakmak ve bu uğurda çaba sarfetmek bu toplumun her ferdinin bir vazifesidir.